24 Eylül 2009 Perşembe

nar-ı melek


2 yorum:

  1. Şu illâ yazılmalıymış gibi: Resimlerin hem bu denli çocuksu bir ışıltı, hem de bu kadar yetişkin bir keder taşıyor olabilmeleri şaşırtıcı... İyi tanındığı belli bir hüznü -hâlâ- 'bu' şaşkınlık ve naiflikle... şey...

    'Kalp kırıklığı' dedi birisi, daha biraz önce. Ben en çok bu resmi sevdim; kendi içinin baskısından -kalbi- çatlayan, ama kırmızı, elektirik tonlarında, balçıklanmadan, nar içi gibi saydam bir ışıltıyla kendini 'saçan' bir için... şey'i... bu şey, farklı biçimlerde tüm resimlerde var galiba...

    Ve bu kedicil -oyuncu, sokulgan, sıcak- ruhun gececil -sakin, bakışın dışına düşen bir şeyin tedirgin edici varlığında, melankolik- şey'le halvet oluşu... 'şey' gibi...

    Meleklerin sonra; artık kanatların taşıdığı değil de kanatları 'taşıyan' bu güzel yaratıklar...
    ...güzeller...

    İnsan sadece kendilerine dönen gözün yüzeyini değil, kendi -tuval- yüzeylerini bile titreten bu gözlerle ne yapacağını bilemiyor... çağdaş resmin bakışla kurduğu teorik ilişki malum, ama burada... çok şey...

    Keşke bu şeyler'in hepsi -HEPSİ!- benim olsa! (İmza; kudurmuş mülkiyetçi)

    YanıtlaSil
  2. bu melek gibi güzel bakıyorsun sen de şamil,
    "şey"lerin...çok içine...
    sözlerini aldım meleğimin yakasına iliştirdim,
    onları hiç ayırmayacağım,...

    YanıtlaSil